» » Dev Avcısı - Fragman

Kayıt Ol Dev Avcısı - Fragman



Çocukluk yılları tam tamına kusursuz geçmiş kaç tane insan sayabilirsiniz? Kusursuzluk belki çıtayı çok yükseğe taşımak gibi geldiyse, huzurlu, sevgi dolu bir ortamda, sıcak bir ailenin içinde, sağlıklı ve ümit dolu yıllar geçiren kaç çocuk var da diyebiliriz. Sosyal statüler, ailenin yaşadığı ülke ve parçası olduğu kültür fark etmeksizin, değişmeyen tek bir şey var; ufaklıkların çok azının gerçekten de mutlu şekilde başlarını yastıklarına koydukları.

Bilinç sahibi bir insanoğlu olarak yaşama adım attığınız bu süreçte şiddetini tahmin edemeseniz de, acı olduğunu bildiğiniz olaylar da yaşıyorsunuz. Hayat size merhaba demek için büyümenizi beklemiyor. Siz de o küçük bedene sıkışmış, minik ruhunuzla kendinizce ayakta duruyor, savaşıyorsunuz. Eğer gerçek acılar ile çarpışmaya giremiyorsanız, hayali kötülüklere karşı kuşanıyorsunuz kılıcınızı.

Anders Walter’ın ilk uzun metraj filmi olan Dev Avcısı, bu eksenin etrafında gezinen, zorlu bir çocukluk dönemine sıkışmış, bocalayan, kendince hayatta kalabilmek için “yel değirmenleri” karşısında mızrak sallayan bir kızın hikayesini anlatıyor. Hem gençler için, hem de yetişkinlerin canını acıtabilecek söylemleriyle gerçek ve hayali bir arada paylaşıyor. Joe Kelly’nin 2008 tarihinde yayınlanan ve büyük ses getiren I Kill Giants adlı çizgi romanından uyarlanan film, yıllardır izlediğimiz süper kahraman maceralarından çok farklı. Çünkü izledikleriniz bir açıdan sonuna kadar gerçek, diğer yandan bir o kadar hayal mahsulü. Hepsi de sizin bakış açınıza, Pan’ın Labirenti’nin olası gerçekliğine bağlı. Sorunlu bir hayata sahip, küçük bir kız çocuğu olan Barbara’nın, kötücül ve bir o kadar da ölümcül monolitik devlere karşı savaşında kararı siz veriyorsunuz.

Barbara (Madison Wolfe) ebeveynlerinin eksikliği, ağabeyi ile yaşadığı kavgalar, okulda uğradığı manevi şiddet derken kendini bir tür savaşçıya dönüştürmüş bir kızcağız. Ablası Karen (Imogen Poots)’ın çabalarıyla ayakta kalmaya çalışan aile, maddi sıkıntılarla yüz yüze, karanlık bir geleceği seyre dalmış. Barbara ise bu ağır yüklerden kurtulmanın yolunu, insanların varlığına inanmadığı devlere karşı hücumda buluyor. Sisli ormanlar, rünler, karanlık günlerin yutacağı geleceğin dünyası. Bunları engellemek de kahramanımızın elinde. En azından küçük kızın inancı bu.

Dev Avcısı, nefes alma aralığı yaratmak için başka bir dünyaya kaçan bu kızın gerçekliğini sorgulatıyor. En azından yönetmen Walter’ın hedefi bu. Barbara gerçekten de devlerin var olduğuna inanıyor mu, kafasındaki tavşan kulakları, elindeki silahı ile kötülüğü yok edecek mi, yoksa bunlar sadece basit bir kaçış mı, peki daha beteri, bu çocuk şizofreniden muzdarip bir hasta mı? Siz filmin belli bir bölümünde bu soruları geçiriyorsunuz kafanızdan. Zoe Saldana’nın canlandırdığı, okulun psikoloğu Molle’nin gözlerinden bakıyorsunuz, sonra Barbara’nın omzunun üstünden izliyorsunuz karanlığın çöküşünü, daha sonra okulun yeni öğrencisi Sophia (Sydney Wade)’in dostluğu ile bulutlar bir parça dağılıyor, büyümenin sancılarından biraz uzaklaşıyorsunuz. Ne olursa olsun, ölümcül monolit devler gelmeye devam ediyor, çizgi roman uyarlamalarından beklenen büyük katarsis ve huzur bir türlü önünüze serilmiyor.

Karanlıklarda saklanan yok edici tehditler, sorunlu bir zihnin ürünü veya hepimizin hayatı küçük bir kızın ellerinde. Seçenek ne olursa olsun “gerçek” suratınıza koca bir tokat gibi çarpıyor. Genç yaşta bir sinema seyircisi ya da yaşını başını almış bir izleyici fark etmeksizin, hissedeceğiniz şey üç aşağı, beş yukarı aynı. Olan bitenin tamamı bir düşse bile göğsünüze çöreklenen karanlık gerçek.

Genel sinema seyircisinin alıştığı çizgi romanlardan çok daha farklı, Marvel ya da DC filmlerinden ayrı bir kulvarda ilerlemiş, başroldeki Madison Wolfe’un tek başına kendisini sürükleyebildiği bir yapımdan söz ediyoruz. Sophie ile olan arkadaşlığın biraz daha dallanıp budaklanması hikayeye daha fazla şey katardı, belki devlerin varlığı ile daha çok sarsılsaydık diye düşünebileceğiniz ama neticede keyifle salondan ayrılmanız olası bir alternatiften. Nitekim o ya da bu şekilde, bahsi geçen devler vardı, var olacaklar ve maalesef gerçekler.